m. suphi yalman
gönlümü kurutup yapraklarımı dalsız bıraktın
sen ki saçılmış yıldızların geceye tutkunluğunu anlamamış mıydın
neden yırttın da kumaşları bez ettin
meyveleri olmadan yedin
sınırları kabul ettin
ah ki sonsuzluğun göğünde yalnızlığımızı paylaştık seninle
kırılgan bir davet ile göğsümüzü serdik ayaklarına
bülbül olduk şakıdık gül olduk yapraklandırdık yelleri
nazın mahzurun hoyratlığın yetmedi mi
güzelin dudağındaki ağuya da mı kanmadın
nasıl dalında meyve uzansın sana şimdi
hangi ağaç yuva olsun
hangi nehir yıkasın seni
kandın ki en eski ve yangın yalana
seçtin seni senden mahrum edeni
vücudundan ayrı ayrı ruhlar edindin kendine
bir serap bir araf evler edindin
ne cennettir yerin ne cehennem
ne yarin bahçesi ne dostun sohbeti
vah ki ellerin ellerinde çocuklar gibi şensin
gel geç bu faslın kapısından haydi
bunca kötülükten yüzünü nerelere sakladın
bana kendimi de unutturan sevgili
hani rızık allahtandı ve kuşlar yenebilirdi filleri
avlularda bebekler bırakılabilirdi
hani ayın cemalinde titrerdi yürek
bu sırt senin sırtın değil mi